28 Mayıs 2011 Cumartesi

nuri bilge ceylan sineması tadında bir hayat


nuri bilge ceylan filmi içinde yaşadığımı düşünmek bana huzur verir.mesela yanımda fazla konuşmayan,lazım olduğu kadar kelime tüketen insanlar vardır.başkasını anlamak zordur bunu bilirim ve anlamak için fazla çaba harcamam.herkesin kendi içinde kendilerine ait bir dünyaları vardır ve ben asla o dünyaya ait olamayacağımı bilirim oraya zorla girme hadsizliğine girmem.hayat aslında çok renkli değildir biz ondan zevk almak için renklere boyarız.dünya durağan,yavaş,sıkıcı,düzensiz,rahatsız biryerdir.insanın ruhu hep karanlıktır,ışık sadece önünü aydınlatır.başkaları aslında onun için önemsizdir.
rüzgarın sesini duymak bizi içimize döndürür ve korkutur.otların rüzgarın altında savrulması bize kendi hayat içindeki savunmasızlığımızı hatırlatır ve o sahneye bakmak içimizi sıkar.bize hepimizin yalnız olduğunu ve aslında başkalarından o kadar da hazetmediğimizi hatırlatır o filmler.uzaklara bakmak gerçekten rahatlatıcıdır.istemediğimiz yerde istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalmanın sıkışmışlığı vardır yüzümüzde.dünyamızı değiştirememenin çaresizliği.gittikçe uzaklaşır ve içimize çekilir ve çekilmez bir insan oluruz.artık hayatın akışı içinde normal insanların farketmediği gereksiz ayrıntıları farketmeye başlarız.yağmurun darbesine dayanamadığı için kırılmış ve ıslak kaldırım kenarında sonunu bekleyen ucuz şemsiye dikkatimizi çeker.hemen onunla ilgili bir senaryo hazırlarız.ardından yanımızdan geçen kadının telefon konuşmasından bir cümle çalınır kulağımızı,kırık şemsiye senaryosuna telefonla konuşan kadın katılır.hayatın göreceli anlamsız ayrıntıları artık bizim kaçışımız olur.senaryolar yazdıkça ayrıntılara, kendimize ördüğünüz duvara bir tuğla daha eklenir ve kalemizde başkaları için tuhaf ama bizim için mutlu bir hayat başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder