21 Ağustos 2011 Pazar

yağmur ve yürüyüş



Yağmuru seviyorum, koşuşturan mutsuz insanlara bakmayı. Oysa şemsiyem bile yok, yakasını kaldırdığım montun içine boynumu çekmiş ellerim ceplerimde yürüyorum. Az önceki şiddeti azalan yağmur yeni bir yağışa yakalanmadan evlerine ulaşmaya çalışan insanların koşuşturmacasına aldırmadan ince ince sızıyor gökyüzünden. Saat 5’e gelmek üzere, bulutlarında etkisiyle kapanmış gökyüzü geceyi erken indirmeye kararlı görünüyor. Ayakkabıma arsızca sızan cadde suları çoraplarımı ıslatmış, ayak parmaklarımı uyuşturmuştu. Saçlarımdan damlayan suların yüzüme inişini oradan yere düşüşünü izleyerek başım önde yürüyorum. Bir işim yok, gitmem gereken bir yer, beni bekleyen bir arkadaş. Bu havada dışarı çıkmama neden olacak bir durum söz konusu olmamasına rağmen ıslak sokakları arşınlıyorum. Yağmurun sesine uyanıp düşünmeden çıkmıştım sokağa. Saatlerdir orada burada dolaşıyor sıkılınca camları geniş bir cafe’ye oturup suların camları dövüşünü izliyorum. Kurumaya başlayan kıyafetimden buhar sızıyor oturdukça. Bir oyunun içinde olmak yönetilmek hayatımı başkasının çizmesini izlemek istiyorum. Yorumsuz kalmak, konuşmamak, konuşamamak. En önem verdiğim duygularımdan düşüncelerimden arınmak istiyorum. Ruhumu satabileceğim bir şeytanın bile yanıma uğramaması içinde bulunduğum durumu anlatmaya yetiyor. Camlardan süzülen sular, acelesi olmadığı halde hızlı hızlı inmekte. Güçlü bir şimşek ardından kulakları patlatan bir gök gürültüsü çınlıyor kulaklarımda. Ürperiyorum, herkes gibi bende korkuyorum bu gürültüden. Yağmur hızlanıyor ve ben kendimi sokağa atıyorum. Kuruyan kıyafetlerime nemli saçlarıma düşen damlalar dağıtıyor düşüncelerimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder